yağ yeşili ipek saten bluz
Yine bir "acıların terzisi" yazısıyla karşınızdayım. Sizi bilmem ama, ben dikiş dikmek kadar, dikeceklerimi planlamaktan da aşırı zevk alıyorum. Hatta itiraf etmeliyim ki, planlama kısmı nispeten daha kolay olduğundan, bol bol plan yapıp, o planları hızlıca gerçekleştiremeyince de mutsuz oluyor hiçbirşey yapmıyor hissine kapılıyorum.
Tabii ki öyle değil aslında..
Neyse konuyu dağıtmadan, yağ yeşili ipek saten bluzumun hikayesini anlatmaya başlayayım.
Siyah beyaz ve yağ yeşili olmak üzere üç farklı rengini aldığım bu kumaştan uzun kollu gömlek dikmekti ilk planım. Erkek yakalı olmamalı , hakim yaka çok mu devrik durur falan derken, ani bir kararla beyaz olanını kısa kollu bir bluz dikmek için kesiverdim. Macera orada başladı aslında. Bu tarz kumaşlarda uygun iğne kullanımının ne kadar önemli olduğunu o beyazı dikerken anladım. 90/14 iğne numarası ile başladım, tabii ki dikişler korkunç oldu. Sonra elimdeki en ince iğne olan 70/9 'u denedim ve tamam dedim, aranan iğne bulundu. Fakat yine de kolları bastırırken üst dikişlerde sorun yaşadım. Sadece iğne inceliği yeterli olmadı. Makinanın ayarlarıyla da oynamak gerektiğini biraz geç farkettim. Ama bir kere dikmiş de bulundum, sökmek gelmedi içimden, derken içim sıkıldı bluzdan, kaldırıp attım bir köşeye. Aylardır aynı köşe ve civarında takılıyor kendisi.O macera sonrasında siyah ve yağ yeşili ipek satenim de aklımdan çıkıverdi. Taa ki bir gün, kuzenimin nikah kokteylinde ne giyeceğimi düşünmeye başlayana kadar. Kış mevsimi, elbise giymek istemedim. Geçen seneden dikip bir türlü giyecek yer bulamadığım siyah krep pantolon-ceket takımım vardı zaten (onların kalıp bilgisini de ekliyorum yazının sonuna). Bu takımın içine hafif bir bluz dikeyim dediğim anda aklıma düştü ipek satenlerim. Hemen çıkardım , çıkarır çıkarmaz da tekrar hatırladım beyaz bluz maceramı.
Ve olmalı olmamalı listemi yaptım:
- üst dikişi olmayan bir model olmalı
- bol ve dökümlü bir model olmalı
- bol ve dökümlü olmasına rağmen, siyah minik ceketimin içinde rahatsızlık vermemeli.
- erkek yakalı olmamalı
- tabii ki ben giyeceğim için fırfırlı olmamalı, zira fırfır konusuna ne kadar pozitif yaklaşmaya çalışsam da, bir türlü barışmıyor yıldızımız.
Bu listeye uygun kalıp arayışım da çok sürmedi, çünkü seneler önce diktiğim, hatta aynısından anneme de diktiğim bu model geldi aklıma. Viskondan dikmiştim daha önce, hemen aradım buldum o gömleği, ceketle minik bir deneme, evet, cekete de gayet uygun, o halde "makas" diyerek başladım kesmeye
Kaygan kumaşı kesmek gıcık bir iş evet, ama ben hemen hemen her türlü kesim işlemimde, masanın altına kalınca bir kot kumaş seriyorum. kumaşı ve kalıpları da toplu iğneyle masaya sabitleyerek çiziyorum. Çizerken ağırlık olarak da kitaplarımı kullanıyorum. Kesime geçerken kitapları, iğneleri ve kalıpları kaldırıyor, eğer kumaşı çift kat keseceksem, kumaşın katlarını kesim hatlarına yakın olacak şekilde toplu iğneyle birbirine tutturup ondan sonra kesiyorum.
Fakat bu kumaşta en zor kısım kesim olmadı maalesef.
O aşamayı gayet başarıyla tamamladıktan sonra, sıkıntı başladı: Pileler!! Hem önde hem kollarda 16 adet dikiş çekilerek pileler oluşturulması gerekiyor. Dikişe başlamadan , makina ayarlarını bir parça artık kumaşla test ederek yaptım. Hem dikiş hem overlok makinesinde, iplik gerginliği, baskı ayağı basıncı vs ayarları da tamamlayınca oh dedim en zor kısım bitti. Ama bitmemiş!!
O pileleri eşit genişlikte yapana kadar akla karayı seçtim, iki pile ikişer kere söküldü, en sonunda tam "işte oldu" dediğim noktada şöyle bir kaldırıp pilelerin duruşuna bakayım dedim, amanın o da ne, kumaş yanarlı dönerli, dikişlerin uçlarında o kadar kötü duruyor ki.tüm gereksiz dikiş gerginlikleri ayna gibi önden görünüyor. Ay delirdim, çıktım dikiş odasından, oturdum bilgisayar başına, trendyoldan bluz sipariş ettim (o kısım ayrı bir sıkıcı süreç, hiç girmiyorum o konuya). Bir süre sonra sakinleşince, tekrar aldım elime pileleri. Neyse ki şanslı bir insanım, pile dikişlerinin sadece yarıdan sonrası saçmalamış. Ben bunları sökerim dedim. yarıya kadar söktüm pileleri. Minnak bir ütü operasyonu ve ta taaa, iz falan kalmadı, sadece 10 cm olması gereken pile dikişleri 5 cm'e düştü, hiç problem değil.Sonra geldik kol takmaya. En çok çileden çıktığım kısım hep bu oluyor. Tüm pozitif duygularımla iğneledim kolları, yedirme paylarını güzel güzel dağıttım, ama sanırım biraz acele etmişim bu işlem sırasında. Çünkü makinaya çektikten sonra, yedirilemeyen her milimin gözüme cam kırığı gibi battığı bir sonuçla karşılaştım. yok dedim bu kadarı fazla, mola, hem de uzuuun bir mola!!
Tabi dayanamadım o uzuun mola sırasında bıt bıt bıt kol dikişlerini söktüm.
İki gün sonra, tesadüfen hafta içi bir gün evde tatil yaptım, e tabi tatil dikişle taçlandırılır diyerek aldım tekrar elime bluzumu. Uzun dikiş adımıyla kolun yedirilmesi gereken kısmına dikiş çekip, bu sefer çok çok daha dikkatli bir şekilde taktım kolları. Ve evet bu sefer oldu.
Ve bir kere daha kendime ispatlamış oldum ki, yavaşlamak lazım, güzel sonuçlar için, yavaş ve özenli çalışmak gerekiyor, çok net. Bir önceki sefer, tüm yorgunluğuma rağmen devam etmeseydim , tüm o gergin söküm aşamasını yaşamayacaktım :)
Kolları taktıktan sonra maceralı kısmı bitti dikişimin. Ama tabi zorlu işlemler bir süre daha devam etti. kol tasmalarını içten el dikişi ile tamamladım mesela, aynı şekilde yakadaki biyeyi de öyle. Bazen bu el dikişi olayını çok seviyorum. Özellikle aynı renk ipliği tutturunca yokmuş gibi oluyor ya dikiş, bayılıyorum o görüntüye. Dikmesi de zevkli aslında, uzun sürüyor ama zevkli.
Bak yine yapıyorum işte, "uzun sürüyor", öyle birşey yok aslında, sürmesi gerektiği kadar sürüyor, benim daha kısa sürmesini istemem, olayın doğasını değiştirmiyor, bunu hep aklımda tutmam gerekiyor.
Kalıp bilgisi:
Bluz: Burda 2016 / 10 #121
Pantolon: Burda 2013 / 10 #127
Ceket: Burda 2017 / 08 #117 (Bu takımın üstüne giydğim ceket, fotoğraflarken onu giymeyi unutmuşum 🤣🤣🤣)
Yorumlar
Yorum Gönder